3 Şubat 2017 Cuma

Tuhaf Huylar

   Tuhaf huylarım vardır, bazen kendim bile şaşırırım hatta. Bugün neden bunu yazmak istediğimse apayrı bir muamma zira başka bir konu seçmiştim kendime yazmak için. Şu an o konunun ne olduğunu hatırlamıyorum…



   Mesela bazen çok basit bir olaydan kendime göre çok felsefik(kendime göre kelimesinin altını çiziyorum) olduğunu düşündüğüm durumlar çıkarabilirim. Sahiden o alakayı nasıl kurduğumu merak ederim hatta. Hemen size telefonumun notlar bölümünden ufak bir metin sunmak istiyorum:


   Otobüse bindiğim andan beri gözüme kestirdiğim, buraya oturayım o kalkınca dediğim, önünde beklediğim kadın kalktı ve yerine daha az önce gelip benim önüme geçmiş olan kadın oturdu. Bu acımı birileriyle paylaşacak mesaj hakkım bile yok diye dertlenirken, ‘adaletin bu mu dünya’ triplerine girmeme az kalmışken (gelecekten not: burada kendi kendime mübalağa yapmışım, bir koltuktan depresyona girecek insan değilim) denizcilik lisesine geldik (yine gelecekten not: aslında denizcilik lisesi öğrencileri denizcilik lisesi durağında değil bir sonraki durakta iniyor), insanlar indi ve oturdum.
   Bu minik olayı hayata uygularsak: bir şeyi çok istesek, çok beklesek, çok uğraşsak ve tam yüzüp kuyruğuna geldiğimizde biri gelip işin kaymağını yese bile arabeske bağlamamak gerekir(gelecekten bir başka not: ben zaten kaymak sevmem). Biraz daha bekleyince başka bir fırsat çıkar, hem de hiç ummadığımız yerden.
   Filozof gibi konuştum beya(yukarıdaki kendime göre kelimesinin altını bir daha çiziyorum), ağzım iyi laf yapıyor.


   Sonra aklıma gelen, gördüğüm güzel ve ilginç şeyleri not almayı severim. Ama bu şeyin illa mantıklı yahut işe yarar olması şart değil. Mesela bir şeyi yanlış okuduğumda ya da yanlış versiyonu hoşuma gittiyse onu da yazarım. Hatta bu sene okulumuza transfer olmuş ve benimle aynı sınıfa düşmüş bir arkadaşım var. Adını ilk görüşte ‘çiğköfte’ olarak okumuştum, büyük ihtimal açlığımın da etkisiyle. O günden beri adı benim için Çiğköfte. Otobüste falan kıza ‘Çiğköfte!’ diye seslenince insanlar biraz garip bakıyor ama insanlar zaten genelde garip baktığından fazla umursamıyorum. Neyse, ben size bu not tutma alışkanlığımdan bahsediyordum. Hemen birkaç örnek vereyim;

   Bir hocamız konuşurken ‘felsefe’ dedi ve ben onu yanlış duydum. Ardından aldığım notlar:
Pelsefe
Kelsefe
Kelli felli

   Otobüs hızlı sayılabilecek bir şekilde giderken yoldaki şirket tabelasını yanlış okudum:
Üçdörtgen

   Yine bir yanlış duyma vakası:
Tek ğön


   Birleştirince daha güzel olduğunu düşünmüşüm:
Biradam



   Falan filan işte.

   Hiç aynadaki aksinizle konuştunuz mu mesela? Öyle birkaç kelime değil, yarım saat boyunca sohbet etmiştim. Gerçekten ne dert kalıyor ne tasa, deneyin bence bir gün. Öyle planlanmış bir şekilde değil, durup dururken aynadaki ben biraz tuhaf görününce gözüme başlamıştı bizim muhabbet.



   Bazı insanlar üzgünken mutlu rolü yapmaktan şikâyet eder ya, yok bende öyle bir şey. Çok çok çok üzgünsem ve rol yaparsam bile, birkaç cümle sonra gerçekten mutlu oluyorum.



   Bir keresinde biraz karışık bir şekilde kendimi dertli hissetmiştim. Bir kağıda aklımdan geçen her şeyi yazdım (illa üzüntülü düşünceler değil, o an aklımdan geçen her şey, açlığım bile) ve sonra o yazdığım kısmını yaktım. Yazarken bile moralim düzelmişti ama yaktıktan sonra tamamen normalde döndüm.



   Hep olan huylarımı mı söyleyeceğim deyip biraz da olmayan huylarıma geçiyorum: herhangi bir şeyi toplamak. Çünkü ben düzenin, nizamın ve bilumum bu tür şeylerin göreceli bir kavram olduğuna inanıyorum. Neden tek bir görüş tüm âlem için tek ve sarsılmaz kanun olarak kabul edilsin ki? 

Mesela ben etrafta doğru düzgün bir şey gözükmeyip her şey yerli yerinde, kutusunda çekmecesinde dolabında olunca aşırı rahatsız hissediyorum. Oda bomboş geliyor, sanki ben orada yaşamıyormuşum gibi. Hâlbuki benim dağınıklığımın bir düzeni var ve ben hiç rahatsız olmadan gül gibi yaşıyor işlerimi kolayca görüyorum.



   Hatta bu yüzden misafir falan geleceği zaman biz zavallı çocuklara zorla odalarımızın toplatılmasını da ikiyüzlülük olarak görüyorum, neden aslında yaşamadığım bir ortamda ağırlayayım ki insanları yahu! Şimdi çöp odada falan yaşadığımı fark etmeyin, sadece kütüphanemin önünde ve yatağımın kenarında hafif, çok hafif yığılmalar var. Her gün kullandığım halde her gün yerine kaldırdığım tek şey yemek malzemeleri galiba, bozulmasınlar diye.

   Mandallara bayılırım ve bana tam anlamıyla yoldaş olmuş tahta bir mandalım var. Toka niyetine, bir şeyi üstüme tutturmak istediğimde (elimde taşımak istemediğim çikolata gibi), şalımın iki ucunu birleştirmek için… Mandalım sağ olsun beni hiç yalnız bırakmadı.



   Kendi içimde iki kişiyi o anda aklıma gelen repliklerle konuşturmaya bayılırım. Replikler anlık ve üzerinde düşünülmemiş olduğunda genelde basit ve yeşilçamvaridir. Bir de onlar hakkında düşündükten beş dakika sonra bile hatırlamam, sahiden anlıklar.

   Bir anda kafama esmesiyle başladığım yazıyı aynı şekilde bitiriyor, hepinize sağlıklı, mutlu, tuhaf günler diliyorum.




Selametle…
Share:

8 yorum :

  1. Tuhaf bir yazı olmuş :-)
    Her telden çalan ama bir orkestra şefiné sadakatle bağlanan bir yazı..
    Kendini okutturuyor. Başarılı :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tuhaf kelimesini çok severim, ve yorumunuzu da çook sevdim :)

      Sil
  2. Geçenlerde bi söz okumuştum sevgili Fasulye, kendi kendine konuşmayan insan delidir diye. Aklıma sen geldin nedense :) ben de konuşuyorum kendimle ama aynanın karşısında değil. Otobüs vakalarının aynılarını ben de yaşıyorum genelde, şahane olmuş bu. Seni ve mandalını çok özleyen bir dost :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deliliğin de dereceleri var aslında, ben kendi kendime konuşan deliyim :D

      Sil
  3. ha haaaa yaaa sen delisin tatlı deliiii :)

    YanıtlaSil
  4. Ya bende yazı yazarken konunun ne olduğunu unutyorum ya hatta yorum yaparken de , ben ne diyecekim diye düşünüp duruyorum sonra da bir şey yazamıyorum :D Şimdi de ne yorum yazıcaktım hatırlamıyorum ama çok tatlı yazıyorsun ya , çok farklı ve kıvrak bir zekan var ^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de baştan teşekkür edeyim, yorumun sonunda unutmayayım :)
      Ben bazen kurduğum hayali unutuyorum yahu.. Biri bir şey soruyor falan, sonra diyorum ben ne düşünüyordum :D

      Sil

Bu bloğun tüm hakları pamuğa ekilmiş bir fasulye tohumunun içinde saklıdır. Blogger tarafından desteklenmektedir.