Geçen hafta Pazar günü, yani son gününde
gittim Tüyap’a. Ama bu yazıyı yazmak yeni nasip oldu…
Tüyap deyince akla ne gelir? Milyonlarca
kitap, bir de milyonlarca insan. Son günü deyince? Milyonlarca kitap, bir de
mahşer kalabalığı… Bazen yaklaşık bir saliselik bir süre için önümdeki insan
seline bakıyor, kendimi dalışa hazırlanan bir dalgıç gibi hissediyor ve
nefesimi tutup aralarına dalıyordum. Tabii yanımda babam olmasa idi ben
akıntıyla sürüklenirdim, o elimden tutup çekiyor beni. Bu insan seline dalmak
için oksijen tüpü olmadığını söylemiş miydim? Neyse ki bir fasulyeyim ve
fotosentez yapabiliyorum!
Peki
ya neler aldım? Altı tanecik kitap… Mesela internetten falan sipariş veriyor
olsam, o kadar da az gelmez altı kitap lakin koskoca Tüyap’tan bahsediyoruz… Bu arada reklam arası verebilir miyiz? Bir
maruzatım olacak da; Tüyap özel isim kabul edilip büyük harfle yazılıyordur
değil mi? Öyle değilse de mazur görünüz. Neyse, ne diyordum? Altı tanecik
kitap alabildim. Zira öğrenci milleti fukaralığı ile meşhur değil midir zaten?
Sırf daha çok kitap alabilmek tüm cüzdanımı boşalttığımdan bu hafta boyunca 1.75
TL civarı bir para ile idare ettim ama pişman değilim.
Aslında önceki paragrafta hangi kitapları
aldığımdan bahsedecektim lakin başka konuya geçmişim. Genelde insanlar sohbet
ederken ‘laf lafı açar’ der ama ben monologlarda bile konuyu dallandırıp budaklandırabiliyormuşum
demek ki.
Velhasılıkelam, gelelim kitaplarıma.
Klasiklere başlarken ilk olarak
Dostoyevski’nin Budala kitabını almam, tabii ki ‘budala’ kelimesini çok
sevişimden kaynaklanmıyor. Olur mu öyle şey yahu?
Bir diğer kitap; Tolstoy’dan Hacı Murat.
Bu öykünün bir kısmını bizzat yaşadım, bir kısmını olup bitenleri kendi gözleriyle görenlerden dinledim. Bir kısmını da hayalimde canlandırdım. İşte, boş kalan yerleri hayalimde tamamladığım öykü budur.
diyor arka kapakta. İnşallah en
kısa sürede bitirip yorumunu da yazarım.
Sıradaki; Stefan Zweig’den Satranç.
İnsan bekler, bekler, bekler, şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür.
Geçen seneden beri almak istediğim bir kitap, ama almaya çalıştığımda stoklarda
bitmişti, Tüyap’a nasipmiş.
İnsanın Anlam Arayışı, Viktor E. Frankl.
Yanlış hatırlamıyorsam ilk aldığım kitap buydu, kitabı elime aldım, inceledim.
Sonra babam da biraz inceleyip bana kitabı kimin önerdiğini sordu, İngilizce
hocam önermişti. Ve kitabın psikoloji bölümünde durduğunu gördükten sonra
kardeşimin tepkisi: “Hocan senin psikolojinin bozuk olduğunu biliyor, ondan
önermiştir.” Bunu sizin yorumlarınıza bırakıyorum…
Önceki kitapta bahsettiğim kitabı aldıktan
sonra, hemen yakınındaki bir stanttaydı bu da. Bizde olan ama daha önce
okumadığım Başımıza Gelenler adlı kitabın yanında duruyordu. Babam “al bunu, güzel kitap”
dedi. Hüseyin Râci Efendi’nin yazmış olduğu Zağra Müftüsünün Hatıraları, Târihçe-i Vak’a-i Zağra.
Ve son olarak, Küçük Prens! Ama İngilizcesi.
Bunu görünce içim alma isteğiyle doldu taştı, cüzdanımda kalan son bozuklukları
da buna yatırdım.
Bir Tüyab yazısının sonuna gelmiş
bulunmaktayım, İnşallah şu an okumakta olduğum kitaptan(Dokuzuncu Hariciye
Koğuşu) ve dergiden(Ah Endülüs) sonra bunları da okuyup yeni yeni yazılarda
yorumlamaya çalışırım.
O
zaman, selametle kalın…
Tüyap'a gitmek nasip olmadı ne yazık bana. Lakin bu yazıyı okuduktan sonra gitmiş kadar oldum. Buna da şükür. 😊
YanıtlaSilo zamaaan idefixte epey indirimli bir sanal fuar var, oraya git istersen :D
SilBenim gözüm hiç Tüyapa gitmeyi yemedi , çok kalabalık oluyor :D Gif de cuk oturmuş bu arada :D
YanıtlaSilHer sene gitmek gelenek gibi bir şey bizim ailede, ve maalesef genelde son günlerde :D gifi gördüğüm anda dedim bundan başkası olamaz zaten :D
Silben de gitmeye üşendim bu yıl. senin psikolojin iyi bi kere yanılıyorlar. aldığın kitapların hepsi iyi ama o zağra mı neydi onu duymadım. tüyap özel olmalı evet büyük olmalı büyük tüyap, fotosentez yapabiliyor olman da ne büyük şans :)
YanıtlaSilEheheh benim psikolojimden iyisini mi bulacaklar di mi yahu :D O zağralı olanı ben de duymadıydım hiç
Sil