Gülmek… Kimi zaman kahkahalarla, kimi zaman
ufak bir tebessümle, sırıtarak ya da bazen hala tam olarak nasıl olduğu
hakkında hiçbir fikrim olmayan kıkırtılarla. Yüzüne gülmek veya arkasından
gülmek de var. Yazışmalarda gülmek var sonra. Ben genelde ya emoji kullanırım
ya da ‘ahahah’ yazarım. İtiraf
ediyorum gerçek hayatta çok nadir ‘ahahah’ diye gülerim. Gerçekte nasıl
güldüğümü tam bilmiyorum gerçi, çıkardığım sesler ‘ihihih’ de olabiliyor,
‘ohaohah’ gibi garip şeyler de. Ama çok güldüğümde -ki genelde çok gülerim-
önce sesim sonra nefesim gidiyor, suratım kızarıyor ve gözlerimden yaş gelirken
ben gülmekten ölmek derecesine gelip son anda kurtuluyorum, bu da gülmekten
katılmak durumu.
Sonra yazışmalarda da herkes farklı gülüyor. Benim gibi
‘ahahah’ yazanlar var, kimi ‘eheheh’, bazısı ‘hahaha’, bazen ‘hihihi’ ya da
‘nihahaha’ var ki bunu ben de bazen kullanıyorum. Randomlar ise apayrı bir
konu. Mesela herkes öylesine klavyeye basarak random atmıyor. Genelde ‘a, ş, l,
k, h, s, d, f, g’ harflerini
kullanıyorlar. Bense random kullanmayan bir bireyim. Neden bilmiyorum ama
sevemiyorum, hayır gülmekten katılmayı bile deneyimledim ama bir kere bile
‘asfsd’ diye gülmedim. Bu arada güzel bir random olmamış olabilir, hayatımda
ilk kez yazdığımdan tecrübesizim mazur görünüz.
Neyse,
ne diyordum? Sonuç olarak gülmenin bin bir türlü hali var. Burada ortak yönleri
hepsinin gülme olarak adlandırılması. Peki, gülmek tam olarak nedir? Neden
güleriz? Ben neden deli gibi gülüyorum ve kendimi durduramıyorum?
Gülmek genelde komik durumlar karşısında
gerçekleştirilen bir eylem olarak tanımlanır. Ben otobüs camına bakarken
aklımdan ne geçiyor da gülüyorum, henüz bilim adamları tam bir cevap bulamadı.
Aslında sözlük anlamı şu: ‘(insan) hoşuna
ya da tuhafına giden olaylar, durumlar, sözler vb. karşısında, yüzün kasılması
yanı sıra, genellikle kesik kesik, değişik oranda sesli bir biçimde neşe
duygusunu açığa vurmak.’ Buradan da anlaşılacağı üzere benim kendimi
tanıtmaya başlamadan önce bile gülmem sözlük kurallarının ötesinde. Neyse
efenim, şimdi işin bilimsel kısmına geçiyorum. Böyle beyaz laboratuvar önlüğü
giymiş, deney gözlüklerinden takmış bir ben hayal edin. Sonra o gözlüğü normal
gözlüğümün üstüne taktığımı hayal edin zira diğer türlü hiçbir şey göremiyorum ve biraz sırıtın, konumuz gülmekse eğer
tüm yayın boyunca gülmelisiniz, hatta bunu okuduktan sonra da size ruh
hastasıymışsınız gibi bakanları önemsemeden sırıtmaya devam edin, ortada hiçbir
şey yokken gülmeye başlayın falan. Bunlar benim günlük aktivitelerimden, ama ruh
hastasıymışım gibi bakıp bakmadıklarını bilmiyorum zira gözlerim bozuk ve büyük
ihtimal numaram daha da büyüdü. Yazık bana..
-
Bu metinde ürün yerleştirmesi yapılmıştır. -
BBC’de yayınlanan bir makaleye göre (kısıtlı
imkânlardan mütevellit link veremiyorum); çoğu insan bir şeyi komik bulduğumuz
için güldüğümüzü düşünür. Ama insanları gülerken izlediğinizde aslında öyle
olmadığını görürsünüz. Genelde insanlar komik olmayan şeylerin ardından daha fazla
güler. Peki kim veriyor bu gül emrini? O dudakların yukarı doğru kıvrılması,
dişlerin gözükmesi, bazen çıkan kahkaha sesleri falan, beynin hangi kısmı
yönetiyor tüm bu şeyleri? Beynimizde gülmeyi kontrol eden bölge ‘subkorteks’
içinde imiş ve beynin bu bölümü nefes alma, temel refleksleri kontrol etme gibi
en eski ve birincil sorumlulukları üstleniyormuş. Yani gülmeyi kontrol eden
mekanizmalar, beynin çok daha sonra gelişmiş olup dil ve hafıza gibi işlevleri
yerine getiren bölümlerden uzaktaymış.
Derste yaptığımız ufak bir yarışma sırasında
bile gülmemi kontrol edemeyip sonunda sıranın rakip takıma geçmesine neden
olmam da -arkadaşım arkadan sarılıyormuş gibi yapıp boğuyordu az daha o
sinirle, pek severler de beni- bundan dolayı olabilirmiş. Gülme bir kez
beynimizin derinliklerinde tetiklendiğinde(beynimin içindeki tetikleyici bunadı
belki, ne zaman tetikleyip ne zaman duracağını bilemiyor, suç nasıl benim
olabilir ki?) ‘yüksek fonksiyonlu’ bölgeler müdahale edemiyormuş. Tabii tam
tersi durumda, içimizden gelmeyerek güldüğümüz zamanlar öyle itici durması da
bundanmış.
Bu arada, sağır insanların bile gülerken
aynı sesi çıkardığını biliyor muydunuz? Ben BBC’nin yalancısıyım.
Peki ya tüm bunlar benim başından beri
aradığım sorunun cevabını veriyor mu? Hayır… O yüzden biraz daha derine inmeye
çalıştım ama inemedim. Bunu okumayı büyük ihtimal beklemiyordunuz, kabul
ediyorum ben de beklemiyordum. Aslında paragrafa çok havalı bir giriş
cümlesiyle başlamıştım bence, devamı fiyasko tabi… Gerçi içinde çok gülmenin de
olduğu birkaç hastalık buldum ama hepsinin bambaşka ayrıntıları var.
Anlayacağınız ben yine ortada kalmış
durumdayım, bu yüzden bazı ‘gülmeyi durdurma yöntemleri denedim.
İlki acıklı şeyler okumak veya düşünmekti,
ama bu yalnızca belirli bir konuşmaya başlamadan önce yapabildiğim bir şey ve
her zaman etki etmiyor.
Sonra tamamen mantıksız olduğunu düşündüğüm
baş parmağıma bakma eylemini gerçekleştirmeye çalıştım. Ama gülerken gözlerimde
biriken ve görüşümü bulanıklaştıran yaşlar buna izin verdi mi? Hayır...
Dudak damak ısırma, dişlerini sıkma gibi
şeyler de genelde işime yaramıyor.
Çok kasma, en kötü ne olabilir ki gülerken
diye düşünebilirsiniz lakin benim durumum biraz fazla ciddi. Mesela ortada
hiçbir şey yokken hocanın bir anda sorduğu soruyla gülmeye başlayıp cevap
verememek normal mi sorarım size? Yahut bir derste tahtaya çıkmamın ardından
yine gülmeye başlayınca hocanın ‘Şimdi 10 dk mola veriyoruz.’ demesi? Daha da
kötüsü birazcık gülen arkadaşlarımın bile beni günah keçisi ilan edip gülmeyi
onlara benim bulaştırdığımı iddia etmeleri? Anlayamazsınız. Siz benim neler
çektiğimi nereden bileceksiniz. Falan filan, efkarlandım bir an.
En azından somurtmayıp gülüyorum, bence
gülmek güzel şey, bence okullarda en azından 20 dk çocuklar –ve öğretmenler-
gülmeye alıştırılmalı ve böylece dünya barışına katkıda bile bulunabiliriz!
O halde size Sezen Aksu’dan Gülümse
şarkısını bırakarak gidiyorum. Aslında bu yazıyı çok daha erken paylaşmak
istemiştim lakin ev taşıdık ve internet de yoktu, zaten olsa bile o an bunları
yazabileceğim bir ortam yoktu, hala koliler var etrafta. Neyse, o halde,
selametle…
Hahaha yazına çok güldüm : D Yaa bende random gülemiyorum , kardeşimle denedik gerçekte öyle gülmeyi acayip bir şey oldu , asssffııı gibi birşey oluyor , öyle gülen varmıdır aceb . Gifteki köpekbalığı gibi güldüğümü farkettim şimdi de ona gülüyorum :D
YanıtlaSilBence biz gayet güzel gülüyoruz, insanlar anlamıyor. Hem gerçek hayatta ha ha ha diye gülen var mıdır yahu :D
SilKardeşim sen gülünce hoahahah diye ses çıkıyor diyor bilemiyorum , bence ben gülerken kesik kesik hıı diye ses çıkıyor bilemedim şimdi
SilÖnemli olan gülmek, nasıl gülündüğü mühim değil :D
Silmükemmel yazmışsın. bu yazını bloguma koyayım allam senin denişik bir zekan var zaten ve zaten bi de her zaman komiksin sen yaaaa benceeee çook zeki bi mizah var sendeeee :)
YanıtlaSilBence de bende çok zeki bi' mizah var deep, ondan anlamıyorlar :D sahiden derste benim muhteşem benzetmelerim ve ders arasında yaptığım espriler olmasa hepsi uyuyacak haberleri yok, ay kendimi çok mu övdüm ne :)
Silaz bile övdüüüüüüüüüün :)
SilEhi ehi, sağol dipton :D
Sil