11 Ekim 2016 Salı

Gülmek ya da Gülmemek

   Gülmek… Kimi zaman kahkahalarla, kimi zaman ufak bir tebessümle, sırıtarak ya da bazen hala tam olarak nasıl olduğu hakkında hiçbir fikrim olmayan kıkırtılarla. Yüzüne gülmek veya arkasından gülmek de var. Yazışmalarda gülmek var sonra. Ben genelde ya emoji kullanırım ya da ‘ahahah’ yazarım. İtiraf ediyorum gerçek hayatta çok nadir ‘ahahah’ diye gülerim. Gerçekte nasıl güldüğümü tam bilmiyorum gerçi, çıkardığım sesler ‘ihihih’ de olabiliyor, ‘ohaohah’ gibi garip şeyler de. Ama çok güldüğümde -ki genelde çok gülerim- önce sesim sonra nefesim gidiyor, suratım kızarıyor ve gözlerimden yaş gelirken ben gülmekten ölmek derecesine gelip son anda kurtuluyorum, bu da gülmekten katılmak durumu.



Sonra yazışmalarda da herkes farklı gülüyor. Benim gibi ‘ahahah’ yazanlar var, kimi ‘eheheh’, bazısı ‘hahaha’, bazen ‘hihihi’ ya da ‘nihahaha’ var ki bunu ben de bazen kullanıyorum. Randomlar ise apayrı bir konu. Mesela herkes öylesine klavyeye basarak random atmıyor. Genelde ‘a, ş, l, k, h, s, d, f, g’ harflerini kullanıyorlar. Bense random kullanmayan bir bireyim. Neden bilmiyorum ama sevemiyorum, hayır gülmekten katılmayı bile deneyimledim ama bir kere bile ‘asfsd’ diye gülmedim. Bu arada güzel bir random olmamış olabilir, hayatımda ilk kez yazdığımdan tecrübesizim mazur görünüz.
   Neyse, ne diyordum? Sonuç olarak gülmenin bin bir türlü hali var. Burada ortak yönleri hepsinin gülme olarak adlandırılması. Peki, gülmek tam olarak nedir? Neden güleriz? Ben neden deli gibi gülüyorum ve kendimi durduramıyorum?



   Gülmek genelde komik durumlar karşısında gerçekleştirilen bir eylem olarak tanımlanır. Ben otobüs camına bakarken aklımdan ne geçiyor da gülüyorum, henüz bilim adamları tam bir cevap bulamadı. Aslında sözlük anlamı şu: ‘(insan) hoşuna ya da tuhafına giden olaylar, durumlar, sözler vb. karşısında, yüzün kasılması yanı sıra, genellikle kesik kesik, değişik oranda sesli bir biçimde neşe duygusunu açığa vurmak.’ Buradan da anlaşılacağı üzere benim kendimi tanıtmaya başlamadan önce bile gülmem sözlük kurallarının ötesinde. Neyse efenim, şimdi işin bilimsel kısmına geçiyorum. Böyle beyaz laboratuvar önlüğü giymiş, deney gözlüklerinden takmış bir ben hayal edin. Sonra o gözlüğü normal gözlüğümün üstüne taktığımı hayal edin zira diğer türlü hiçbir şey göremiyorum ve biraz sırıtın, konumuz gülmekse eğer tüm yayın boyunca gülmelisiniz, hatta bunu okuduktan sonra da size ruh hastasıymışsınız gibi bakanları önemsemeden sırıtmaya devam edin, ortada hiçbir şey yokken gülmeye başlayın falan. Bunlar benim günlük aktivitelerimden, ama ruh hastasıymışım gibi bakıp bakmadıklarını bilmiyorum zira gözlerim bozuk ve büyük ihtimal numaram daha da büyüdü. Yazık bana..



- Bu metinde ürün yerleştirmesi yapılmıştır. -
   BBC’de yayınlanan bir makaleye göre (kısıtlı imkânlardan mütevellit link veremiyorum); çoğu insan bir şeyi komik bulduğumuz için güldüğümüzü düşünür. Ama insanları gülerken izlediğinizde aslında öyle olmadığını görürsünüz. Genelde insanlar komik olmayan şeylerin ardından daha fazla güler. Peki kim veriyor bu gül emrini? O dudakların yukarı doğru kıvrılması, dişlerin gözükmesi, bazen çıkan kahkaha sesleri falan, beynin hangi kısmı yönetiyor tüm bu şeyleri? Beynimizde gülmeyi kontrol eden bölge ‘subkorteks’ içinde imiş ve beynin bu bölümü nefes alma, temel refleksleri kontrol etme gibi en eski ve birincil sorumlulukları üstleniyormuş. Yani gülmeyi kontrol eden mekanizmalar, beynin çok daha sonra gelişmiş olup dil ve hafıza gibi işlevleri yerine getiren bölümlerden uzaktaymış.
   Derste yaptığımız ufak bir yarışma sırasında bile gülmemi kontrol edemeyip sonunda sıranın rakip takıma geçmesine neden olmam da -arkadaşım arkadan sarılıyormuş gibi yapıp boğuyordu az daha o sinirle, pek severler de beni- bundan dolayı olabilirmiş. Gülme bir kez beynimizin derinliklerinde tetiklendiğinde(beynimin içindeki tetikleyici bunadı belki, ne zaman tetikleyip ne zaman duracağını bilemiyor, suç nasıl benim olabilir ki?) ‘yüksek fonksiyonlu’ bölgeler müdahale edemiyormuş. Tabii tam tersi durumda, içimizden gelmeyerek güldüğümüz zamanlar öyle itici durması da bundanmış.



   Bu arada, sağır insanların bile gülerken aynı sesi çıkardığını biliyor muydunuz? Ben BBC’nin yalancısıyım.
   Peki ya tüm bunlar benim başından beri aradığım sorunun cevabını veriyor mu? Hayır… O yüzden biraz daha derine inmeye çalıştım ama inemedim. Bunu okumayı büyük ihtimal beklemiyordunuz, kabul ediyorum ben de beklemiyordum. Aslında paragrafa çok havalı bir giriş cümlesiyle başlamıştım bence, devamı fiyasko tabi… Gerçi içinde çok gülmenin de olduğu birkaç hastalık buldum ama hepsinin bambaşka ayrıntıları var.
   Anlayacağınız ben yine ortada kalmış durumdayım, bu yüzden bazı ‘gülmeyi durdurma yöntemleri denedim.



   İlki acıklı şeyler okumak veya düşünmekti, ama bu yalnızca belirli bir konuşmaya başlamadan önce yapabildiğim bir şey ve her zaman etki etmiyor.
   Sonra tamamen mantıksız olduğunu düşündüğüm baş parmağıma bakma eylemini gerçekleştirmeye çalıştım. Ama gülerken gözlerimde biriken ve görüşümü bulanıklaştıran yaşlar buna izin verdi mi? Hayır...
   Dudak damak ısırma, dişlerini sıkma gibi şeyler de genelde işime yaramıyor.
   Çok kasma, en kötü ne olabilir ki gülerken diye düşünebilirsiniz lakin benim durumum biraz fazla ciddi. Mesela ortada hiçbir şey yokken hocanın bir anda sorduğu soruyla gülmeye başlayıp cevap verememek normal mi sorarım size? Yahut bir derste tahtaya çıkmamın ardından yine gülmeye başlayınca hocanın ‘Şimdi 10 dk mola veriyoruz.’ demesi? Daha da kötüsü birazcık gülen arkadaşlarımın bile beni günah keçisi ilan edip gülmeyi onlara benim bulaştırdığımı iddia etmeleri? Anlayamazsınız. Siz benim neler çektiğimi nereden bileceksiniz. Falan filan, efkarlandım bir an.



   En azından somurtmayıp gülüyorum, bence gülmek güzel şey, bence okullarda en azından 20 dk çocuklar –ve öğretmenler- gülmeye alıştırılmalı ve böylece dünya barışına katkıda bile bulunabiliriz!
   O halde size Sezen Aksu’dan Gülümse şarkısını bırakarak gidiyorum. Aslında bu yazıyı çok daha erken paylaşmak istemiştim lakin ev taşıdık ve internet de yoktu, zaten olsa bile o an bunları yazabileceğim bir ortam yoktu, hala koliler var etrafta. Neyse, o halde, selametle…
Share:

8 yorum :

  1. Hahaha yazına çok güldüm : D Yaa bende random gülemiyorum , kardeşimle denedik gerçekte öyle gülmeyi acayip bir şey oldu , asssffııı gibi birşey oluyor , öyle gülen varmıdır aceb . Gifteki köpekbalığı gibi güldüğümü farkettim şimdi de ona gülüyorum :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence biz gayet güzel gülüyoruz, insanlar anlamıyor. Hem gerçek hayatta ha ha ha diye gülen var mıdır yahu :D

      Sil
    2. Kardeşim sen gülünce hoahahah diye ses çıkıyor diyor bilemiyorum , bence ben gülerken kesik kesik hıı diye ses çıkıyor bilemedim şimdi

      Sil
    3. Önemli olan gülmek, nasıl gülündüğü mühim değil :D

      Sil
  2. mükemmel yazmışsın. bu yazını bloguma koyayım allam senin denişik bir zekan var zaten ve zaten bi de her zaman komiksin sen yaaaa benceeee çook zeki bi mizah var sendeeee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de bende çok zeki bi' mizah var deep, ondan anlamıyorlar :D sahiden derste benim muhteşem benzetmelerim ve ders arasında yaptığım espriler olmasa hepsi uyuyacak haberleri yok, ay kendimi çok mu övdüm ne :)

      Sil
    2. az bile övdüüüüüüüüüün :)

      Sil
    3. Ehi ehi, sağol dipton :D

      Sil

Bu bloğun tüm hakları pamuğa ekilmiş bir fasulye tohumunun içinde saklıdır. Blogger tarafından desteklenmektedir.